23 Ağustos 2012 Perşembe

   Bir kaç saat içinde, gitmek için hareket edicem. Gerçek mana da Kadıköy den beş yıldır ilk defa ayrılıcam. Yalnız başıma, sırtıma çantamı atıp gidicem. Gitmek, olabilecek en....

Pırıl pırıl geri gelicem... haydi kıps.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Büyük Ada notları... kontrolsüz.

1.
    Dediğimi yapabilmek adına, başımda uğursuz bir ağrı, aldım jetonumu, büyük ada ya giden vapura. Sanırım kendimi dinlemem için tek yolum ya tek başına olmak ya da tanımadığım insanlarla konuşup onları tanımadan ayrılmak. Kişinin kendi üstüne düşmesi iyi değil.
   
      Bütün bu devlet kurumlarında ya da özelleştirilmiş kurumların binalarında hep bir genişlik var, hep bir büyüklük duygusu, ama kafamı kaldırıp baktığım da karşımdaki bank benden epeyce uzakta. Hep bir terk edilmişlik hissi var bu mekanların içinde... Yanıma çocuklar oturdu nasıl gülümsemem. Hayat sanki dalga geçiyor.

2.
   Bu yol hatırladığımdan daha uzuznmuş... Yol boyunca sessizlik içinde olursanız eğer, tuttuğunuz bir dilek gerçekleşir derler. Bu sefer de mutlu olmayı diledim ama her ne kadar dilim haereket etmediyse de beynim hiç durmadı. Acaba bu sayılır mı? Birinin fotografını çektim, iki kadın ( ki sanırım başka memleketlerden mesela Ermenistan' dan) bana ve saçlarıma dimdik baktılar. Faytondaki bir küçüğe, çitlerin ardındaki bir köpeğe ve sanırım bir kediye göz kırptım... Oturduğum yerden koca istanbul' un büyük ve İstanbul olmayan bir kısmını görebiliyorum, bir çift karşımda ve etrafımda sesler ve rüzgar var. Ben upuzun denizin hiçliğini gören bir masaya oturmak istedim fakat, kisilerini hep ulaşılmaz yerlere yapan hristiyanlar ve onların çile diyeti, beni bunu bir çile olarak çekmemi sağladı, hem komik hem traji komik,. Neyse rakı geliyor...

3.
   Bir leylekle bir martı ya, ki ikisi de martı olabilir, rakının mezelerinden ikram ediyordum. Beyaz peynir çoban salata, ekmek. Rengi gri olanı beslerken pusu kurmuş olan beyaz olanı masama pike yaptı, ki ona yemek vermiştim. Önüme sonradan oturan ikinci çift baya bi korktu. Fakat adam yani çiftin erkek olanı benim rakımı önemsiyordu. öte masa da ise bir gülümseme peydaydı. Ve ben bunları yazarken ismini kamil koyabileceğimi düşündüğüm bir sine bana anamdan babamdan daha yakın davranıyordu..

3/1.
    Yalnızlık kendisi hakkında dalga geçilemeyecek, belki şiirden sonra gelen tek şeydir. Yalnızlık ciddi bir durumla birlikte bir katlanabilme durumudur. Karşıma çıkan herhangi her birşeyin karşısında ister sevelim ister sevmeyelim katlanabilme durumudur. Eğer katlanmak istemezsen yok etmek isteriz. Eğer yok etmek istersemde berk abini de dediği gibi on yıla seri katil olurum. Söylesene bana seri katil olmak için kaç kişi öldürmek gerekir....

4.
    Mezelerim bitti, rakımdan bir kaç yudum kaldı. Kamil hala yanımda hatta iki arkadaşı daha var... Keyif mi yapıyorum kendime bir şeyler mi kanıtlamaya çalışıyorum bilmiyorum, yani aslında biliyorum, da dillendiremiyorum... Dedem bana on yaşımdayken sen nasıl adamsın? derdi. Hala daha bunu söyleyen insanlar var etrafımda ve ben varım( lütfen bu ego değil ) mıstık sen nasıl adamsın diyen. Şimdi, ilk defa bir zanaatı öğrendiğimi düşünüyorum. Şu an yapmak zorunda bırakıldığım barmenlik zıpçıktılığını öğrenmeyi kendime şart koşuyorum... Önce kafamı dağıtıp, toplayabileceğim kadar dağıttıktan sonra, toplayabileceğimi düşünüyorum... Ben her ben dediğim de beni yapan o üç bileşeni kastetmiyorumi buna çevremi ve düşündüklerimi de katıyorum... Rakı yüzünden canım kardeşim, kolay olan, rakı yüzünden... el benim elim değil, el osman amcamın eli. El benim elim değil...
  saol be..

- vapurda uyandıktan sonra karga ya çıkıp bir kaç bira içeyim dedim, ve çıktığımda bana merhaba demek için bir cipsin yardımına muhtaç olan insanlarla karşılaştım.. Bana gururdan söz ettiler. Laflardan anlamadığımdan dem vurup kendimi mahallenin delisi gibi hissetmeme neden oldular. Halbu ki ben ne gurur peşindeyim ne intikam, ne de canım cips çekiyor.. sadece bana kendimi kötü hissettiren şeylerden uzaklaştırıyorum kendimi. Zati ne gurur kaldı ne başka bişi.  Sadece uzaklaştırıyorum kendimi..

10 Ağustos 2012 Cuma

bir romalı gibi uzanmış ve bir persli gibi şairane...

    Anlamanın yolu gitmekten geçiyor... Allak bullağım, iki adet otuzluk bardak bir adet seramik kupa, bir viski bardağı( on the rocks) ve bir adet arjantin ile bir adamın ayağına 4 dikiş atılmasına ve de başka bir adamın elini yakmasına sebebiyet verdim... Evvelsi gün kafam fena açıldı, hiç düşünmediğim basitlikte ki düşünceler kafamda döndü durdu.. Hep iki şık var, terk ediş ve ilahlık durumu, artık romantikmiyim neyim, ben hep bir üçüncü durumun da olduğunu düşündüm. Bir başka çıkış yolu. Fakat anlıyorum ki böyle bir yol için henüz çok erken, böyle bir yol varolucaksa henüz gerçekten çok erken...Herkes için...

      Kafamda dönüp dolanan tilkileri hizaya sokmam gerek. Umursamama evresine geçmem gerek. Kendimi korumak zorundayım. Keşke seni ilahi derece sevebilecek gücüm olsaydı. Ama sevemiyorum. Canımın acımasını içime sindiremiyorum. Sadece senin mutlu olmandan mutlu olamıyorum, tamam tamam bu kadar sert değil etrafımda olman çok hoşuma gidiyor ve o anların tadını kesinlikle yaşıyorum, yan oda da olman yerde ki sedirde uzanman, yanım da olman bence benim başıma gelebilecek en güzel şey... Ama sonra sen değişmeğe başlıyorsun, yanıma geldiğin uç ya da dip durumdan yavaşça çıkıyorsun, bu yavaşça yukarı tırmanış, aslında asgariyeye dönüş, egonu ortaya çıkartıyor ve bu nokta da ben diğer oda da uzanmış çizgifilm sevreden ve içeride aşık olduğu kızın olduğu bir adam olarak o, anın tadını çıkaramıyorum, zira kendimi salak olarak görüyorum. Kandırılmış, işletilmiş ya da bir tedavinin ilacı gibi, tedaviden sonra ihtiyaç duyulmayan...

      Asgariye ye dönüş sürecinde, artık egolar devreye girince, senin beni nereye koyacağını bir türlü kestirememenden kaynaklı olarak, en yakın ve en kolay olanla karşılaştırıyorsun ve bana şunu diyebiliyorsun - evet! kafamı dağıtmaya ihtiyacım var, ve evet kafamı onlarla dağıtabiliyorum çünkü; seninle aramdaki, muhabbet onlarla aramda yok. Ya da buna benzer birşey diyorsun.. Öncelikle ben arkadaşın dostun ve yahut bu tanımlarla yakınında olabilecek biri değilim, ki buna göre beni karşılaştırdığın örnek yanlış, İkincisi, benim sana benden başka insanlarla takıldığında sana, seni onlardan kıskanıyorum demeye hakkım yok. Çünkü; hayatında herhangi bir isim sıfat fiil zamir halinde değilim. Anlatılması çok güç olduğu sanılan ama basitçe sana karşı öncelik sahibi bir insanım. Zaafımsın. Hayalk kırıklığımsın ve rüyalarımsın..

      Sonuç olarak ya da bir sonuç varsa eğer, lütfen dip veya zirve anlarında bana gelme, bana ne yaptığın konusunda hiç bir fikrin yok. Sana karşı olan hislerim ve hareketlerim karşısında senden görmeği umduğum hareketler, görmeği umduklarım olmadığı için ve herşeye rağmen seni seviyor olup sende bana karşı bir sevgi oluşturamadığım gibi bir talihsizlik yaşadığım için( ha keza sen beni sevdiğini söylüyorsun ama bana halimi hatrımı soracağına ismi lazım değil hıyarın tekini soruyorsun yani demek istediğim; söylem ve eylem uyumu.) bir türlü bu işin altından kalkamadığım için seni kendini baskı altında hissettirip kendimden uzaklaştırtığım için, anın tadını çıkaramadığım için, sadece seni sevdiğim için açıkca, sen mutlu olduğunda kendimin de mutlu olacağı bir egoya sahip olmadığım için, beklentiler içinde olduğum için, seni öpmeğe kalkıştığım için, yanında olamadığım ve olmamamın sebebi lanet gururum içim, seni seviyorum diyip gidip köşeme çekildiğim için ve istediğin gibi biri olamadığım için, önceliğim olduğun için, kısaca bunun altından kalkamadığım için özür dilerim...
Keşke seni ilahi olarak sevebilseydim, senin mutlu olmandan mutlu olabilseydim. Seni kendimden özgür bırakabilseydim. Yapamadım, beceremedim. Tek başıma altından kalkamadım..      Şimdi artık seni görmek istemiyorum, üç yıl çok uzun bir süre ve ben tek başıma daha iyiyim eğer gerekli olan şey mutluluksa tabii. Sorumluluklarım var, para kazanıp hayatta kalmak istiyorum, bugün ki gibi kimseyi incitmek istemiyorum.. Hiçbir zaman en azından şu zaman, tamamiyle dağıtabileceğim kadar ekonomim olmayacak, hayatta kalmak zorundayım ben yalnız bir adamım ama arkadaşlarım var.. Sevgilim, nar tanem, söyle bana, çok şey mi istiyorum senden..?
     bu gece için,
     tatlı rüyalar, mutlu geceler hanımefendi....

9 Ağustos 2012 Perşembe

sen değil.

sende benim istediklerim yok,
ben de sana hisssettirebileceklerim
(tamamen ben olarak... yok)
yok....
Ben seni seviyorum, senden benzerini umarak.
Sen beni sevmiyorsun
umduklarım
sana aykırı olarak...
kadıköy de elleri nasırlı bir yirmibeş, tıpkı diğerleri gibi,
kendimi korumam lazım,
bencillik mi ettim,
ya da haylazlık ye yahut oyunbozanlık...
aslında herşey çok basit.
seni sevdiğim de sevmiyor musun beni. ben olamıyorum bir türlü.
benimleyken elbet gerilirsin
çünkü karşılaştırman yanlış.
karşılaştırman yanlış
çünkü
sen değil
seni
ben seviyorum.