29 Ağustos 2011 Pazartesi

uykusuzluğum..

Aklımda bir cümle,
Tekrar tekrar.... tekrar.
-orada! bir ada gibi
yalnız
tek başına-

Aklımda bir zaman
masalarca, masalarda
orada... ve
ve şimdi sen vakti
tüm uykusuzluğum sana..

28 Ağustos 2011 Pazar

El.

Küçüktüm, ufacık. Kocaman bir kafaya, küçücük bir vücuda ve dizi siyah deri yamalı kırmızı kadife bir tuluma sahiptim. Bahçenin dev duvarını ayırdında harcında kullanılan deniz kabuklarını ayıklıyordum. Bunun burada işi ne diye düşünüyordum... Çıktım devasa duvarın üstüne, oturdum. Kafamı kaldırıp ne varki tek zıplaşışya aşarım dediğim apartmanın en ucuna baktım. Bir parlaklık vardı yukarı öylece asılı kalmış. Sanki duruyordu. Misket sandım. Yere ulaşır elbet dedim, alırım oynarım. Ne olcak ki dedim. Kaçlık olduğunu hala daha bilemediğim misketin yere inmesini bekledim. bekledim... bekledim. Sonra bir karartı oldu....
Babaaa babaa diye ağlayarak babamın yanına koştum bacaklarına sarıldım. Ellerim kafamdan akan kanı durduramayacak kadar küçüktü. Allahtan babamın eli büyüktü, baba olmak biraz da eli büyük olmaktı. Doğruca bir özel hastane gittik yirmi iki dikiş atıltı kafama. Pansuman yapıldı ve o bir çok kez hayatımı kurtaran sarı tozdan döküldü... Babam elimi tutmuş oturduğumuz yere geri döndük. Elimde kola mı vardı ne vardı bilmiyorum. Apartmanın kapısındaki basamaklara ilk adımımı attım. Basamaklar sabunluymuş tek elim babamın avucunda kaydım, kaydığım gibi alnımı basamağın köşesine vurdum. Vurduğum gibi hadi tüm terane baştan. Ama olsun babamın eli kocamandı yine....

İşte sanırım ben bu olayı yaşadığımdan beri, kendi kendimi bir şekilde bitiriyorum, kurduğum düzeni yıkıyor yenisini yapıyor yeniden yıkıyor yapıyor yıkıyor yapıyor amaaan.. Her ne hikmetse harç bitmiyor bitemiyor.. Ssk hastanelerin poğaça kokusu ve şeftali suyu hatırımdan çıkmıyor... Bizimki de böyle işte.

23 Ağustos 2011 Salı

m. b. a. m. o. s.

Benim içimde yaşama sevinci var arkadaş. Sabahları kalktığımda gökyüzünü hayal edişimde bir merak var. Bir kedi köpek ya da kara fatma gördüğümde konuşma isteği var içimde. Ağzımdan çıkanların her biri birer çöplüğe aitse çöplük benden başka kim? Bu yaşadığım yerde, rutübetinin nereden kaynaklı olduğunun bilinmediği yerde ben tek başıma mutluyum ki... Kafamın durduğu an. Kelimelerin hani o tekrar edilince bitirirlerya kendilerini, saçma sapanlaşırlar işte o haldeyim şimdi şu an. Göz gerek göresi. Ben o adsız tepeye daha öncede gittim. Bütün bir gün sevgili rolü oynadım, hatta oynamadım oldum. Sabah ikimizde ayrı noktaya gittik. iki ayrı noktaya... Hayat garip, adama neresinden dokunacağı belli olmuyor ama bu bir biçim değil bir işleyiş... bir makina gibi. garip. her neyse arkadaş benim içimde yaşama sevinci var. bu sevincin sorumluluğu var üstümde öptüğüm dudakların hayatlarının sorumluluğu var. onlar istemesede bu bende var.. ve bu bende var olma durumunun bendesi yokmu ah işte o yokmu... her neyse arkadaş. birinin birisinin hayatına girmesinin kuralları olmaz. pata küte girer, durduramazsın, engelleyemezsin, karşı çıkamazsın. öylece istersin öylece izlersin...

şimdi, sonra ya da ner ne boksa
burda buradayken
ve bir şans olan şimdideyken
hiç bir haltımdan bir pişman değil
birbirimizi bir değil ayrı
kendimi sende değil seni sende bilip
senin zamanında sende varım.
sende yoksam
oralarda bir yerlerde
varım...

bugün yarın.. üç ay sonra.. zamana ne fark eder.

18 Ağustos 2011 Perşembe

Ben bir gün bir hatunu çok sevdim. O hatunu o kadar çok sevdim ki saçlarımın beyazlamasına izin verdim. fakat gelin de görün ki, hayat denilen zımbırtı bir türlü birlikte olmamızı sağlayamadı. ben daha küçücük bir kasiyerken tanıştığım bu narin yaratık, geçmişi peşinde kırılgan bir esmerlikti. ben kendimce sandım ki bu esmerlikte serinler, başımı o dolgun bacaklara koyar, ufukta dolaşan uçaklara göz kırpardım.....

bilmemenin getirdiği ürpeti, bilmenin getidiği bekleme süresi... ve dünyanın kendi zamanı. eşittir seni seviyorum. şu anda ağlıyor muyum? evet. bilakis ağlıyorum.olabildiğince net. dışarıda bir hayat var şahsıma 2077 de bitecek ama ya..
işin aslı bir tür kararsızlık, bir tür anlamamazlık ve bir tür ne oluyorculuk. bunu okuyorsun, biliyorsun. madem biliyorsun çalıştığım yer karga bar, oturduğum yer park palas apartmanı daire üç, kadıköy. seni bekliyorum. sen gelmesende ben seni seviyorum...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Sana İhtiyacım Var...

Evet,
Sana ihtiyacım var
Sevgili saksı...
Senin içindeki toprağın hissine
O topraktan çıkacak çiçeğin hissine
Esasen kırmızını
Plastiğinin ya da taşının
Hissine
İhtiyacım var..
Seni seviyorum
sevgili saksı.m ...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

acıbadem de son tango..

Şimdi son hazırlıklar tamamlandı, eşyalarım paketlerinde. Üç buçuk bohça ile iki koli.. erik ağaçları ve yaşlı teyzeler diyarı acıbademe son bir veda. Sabahları beni güneşin uyandırdığı doğuya bakan odamda geçirdiğim her dakika şahaneydi. Şimdiden sonra artık maceralar bekler bizi.